ne aramıştınız?

3 Nisan 2017 Pazartesi

Bilyelerim, topacım!

Bir panayır yeri gibi geldi gözümün önüne birden. Çok değil 7-8 yıl önceydi, kalabalık ve siyasi bir arkadaş grubuyla pikniğe gitmiştik. Öyle geniş bütçeli bir piknik değildi, hepimiz parasız öğrencilerdik. Mangalda tavuk, biber, domates falan işte. 5-6 tane çuvalımız vardı, 4-5 metrelik bir halatımız, birkaç yemek kaşığı ve ziyanına çok üzüleceğimiz birkaç yumurta.. 
Ne eğlenmiştik o piknikte. Sene 2008 falandı. Ülkede karşı çıkacak, isyan edecek onlarca şey vardı ama sokaklarda insanlar öldürülmüyordu, doğrudan hayatımızı tehdit edenler de yoktu. Fetullahçılar pek kutsaldı o zamanlar. Alttan alttan devleti AKP-cemaat devleti yapıyorlardı. Hangisinin ne kadar pay alacağı kavgaları yansıyordu bazen haberlere. Biz ülkenin geriye gidişine üzülüyor, isyan ediyor ve kendi çapımızda solculuk yapıyorduk. Ama hava çok güzeldi. Halat çekmeyi kazanan takımda değildim ama kazanmak sadece hoşlandığım kızı etkilemek için önemliydi. Kaybederek de etkileyebildiğimi farkettim sonra. Sonra biz hep kaybetmeye başladık. Çuvallarımızı, ipimizi, kaşıklarımızı... Yumurtamızı fırlattık, o da şemsiyeden sekti. Yumurta fırlatan teröristlerdik yandaş medyada. Ama medyanın en çok yarısında. Bir yarısı bizi hala sempatik yayınlayabiliyordu. 

Biz halat çekmece oynarken mi oldu bu kadar mevzu? Ne oldu sahi? 

Mutluluğumuzu yitirdik! Umutlar var hala, çünkü yaşıyoruz, çünkü biliyoruz mutluluğun nasıl bir şey olduğunu. Mutluluğumuzu geri almak için ölmemiz, hapsedilmemiz, dayak yememiz mi gerekiyor? 

Biz bir milyonluk kaşıklarla yumurta taşımaca oynarken bizden nefret edenler varmış, bizi öldürmek isteyenler o zaman da varmış. Biz o kadar mutluymuşuz ki görmemişiz hiçbirini. İyiki de görmemişiz. 

Şimdi baharı bekliyoruz. Yeniden kırlara gitmek için. Belki bu sefer yumurtaları kırıp menemen yaparız. Belki bu sefer hava daha güneşli olur. Belki bu sefer halat bizim elimizde kalır, ne dersiniz? 

facebook hesabınla yorum yap


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorum yaz