ne aramıştınız?

15 Ağustos 2013 Perşembe

Semerkant (Amin Maalouf)- Ömer Hayyam, Hasan Sabbah ve tarihe taraftar olmak!


Amin Maalouf, Hayyam'ın el yazmasının bin yıllık hikayesini anlatıyor. Hikayeyi anlatırken Hasan Sabbah'tan, Alamut kalesinden, Nizamülmülkten, Selçuklulardan da bahsetmeden geçmiyor.

Hayyam'ın hikayesi farklı yerlerde farklı şekillerde anlatılıyor. Hayyam'ın rubaisi diye sunulanların hangilerinin gerçekten Hayyam'a ait olduğunu da ayırt etmek güç.

Amin Maalouf iki tane Hayyam'dan söz eder. Bir tanesi Rubaiyat'ı yazan Hayyam. Diğeri ise Gökbilimci, matematikçi Hayyam. Matematikte bilinmeyen olarak kullanılan "x"in Hayyam'ın çalışmalarından ortaya çıktığı söylenir. Gökyüzünü inceleyip ortaya koyduğu Celali takviminde yıl, günümüz miladi takviminde olduğu gibi 365 gün 6 saattir.

Bu büyük alimin rasathanesini yıkan softalar, gelecek nesillerine yaptıkları zulmün farkında mıydı? Dünyayı anlama yolunda büyük adımlar atan bu alimi dışlamak, sürgün ettirmek hangi devlet yöneticisinin haddineydi?

Amin Maalouf'un anlatımına göre,  Hayyam'ın el yazmasını kendisi de bir alim olan Hasan Sabbah kaçırır. Hayyam'ı kendi yanında isteyen, yanına davet eden ama başarılı olamayan Hasan Sabbah, belki de Rubaiyat'ın peşinden geleceğini ümit ederek, adamları vasıtasıyla Rubaiyat'ı Alamut kalesine kaçırtır. Hasan Sabbah Rubaiyat'ı büyük bir titizlikle ölene kadar korur.
Alamut kalesini işgal eden Cengizhan ordusu sadece üç arabaya sığacak kadar kitabın kurtarılmasına izin verir. Dünyanın ilk suikast örgütünün dünya hakkında yazıp biriktirdiği onlarca istihbarat, kitap, bugün adını bile bilmediğimiz, bilsek dahi hiç önemsemeyeceğimiz basit bir subayın aceleciliği yüzünden bir çırpıda yok edilir.
Rubaiyat'ın kale işgal edilmeden kaleden kaçırıldığı söylenir.

Ve tarihe taraf tutanlarımız olduğu için, bizden yüzlerce yıl önce yaşayan insanı hala yok etmeye çalışanlarımız olduğu için Marco Polo'nun yalan yanlış anlatımıyla öğrenir dünya, bizimle birlikte Hasan Sabbah'ı.

İddia ettikleri gibi kan döktüğü için değildir Hasan Sabbah'a olan düşmanlıkları. Öyle olsa bir şehir için, bir iktidar için nehirlerin haftalarca kızıl akmasına neden olanlar, rahmetle anılır mı aynı ağızlardan?

Tarihteki bir insanı diğerinden daha fazla sevebilir insan. Hatta birini sevip ötekini sevmeyebilir de. Ama sevmediği insanı başkalarının tanımasını, bilmesini engellemeye çalışır, hiç bilmeden kötü bilmesine neden olursa ya da sevdiğini herkesin sevmesi için dayatırsa tarihe taraf tutmuş ve kendinden önceki ve sonraki herkese haksızlık etmiş olmaz mı?

Hayyam'ın el yazmasının 1912 yılında Titanik'le birlikte battığı ve başka kopyasının olmadığı söylenir.
Amin Maalouf'un vasıtasıyla Benjamin Omer Lesage Hayyam'ın el yazmasının Atlas Okyanusu'nun dibine gömülüşünü anlatır. Lesage, uzun süren arayışı sonucunda ele geçirdiği el yazmasını Hayyam'ın kendinden sonraki nesillere aktarma gayesine vurgu yapar ve ne hikmetse kendisini bu amaca hizmet eden biri gibi anlatır. Rubaiyat'ı ele geçirdikten sonra, Hayyam'ın bütün insanlığa armağanı olan bu eseri koruma çabasından bahseder bir Amerikalı pişkinliği ile. Kitabı Doğu'dan kaçırmayı "kurtarmak" olarak anlamlandırmamızı ve kitabın yok oluşunu talihsiz Titanik kazasına bağlamamızı ister Lesage. Oysa 900 yıldır bütün yıkımlardan, zulümlerden sağ çıkması Doğu'nun ismi bilinmeyen kahramanları sayesinde olmadı mı?

Hayyam'ı çok sevdiği ve çok iyi anladığını düşünen Lesage ve Şah'ın torunu Şirin, Rubaiyat'ı korunaklı bir müzeye/kütüphaneye koymak yerine gece gündüz ellerinden bırakmayıp sadece kendileri okuyarak ona en büyük ihaneti yapmadı mı?

facebook hesabınla yorum yap


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorum yaz